Her şey dahil - Hayvanlar alemi
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ziyaretçi defteri
  ben ve 5/D
  fıkra karikatürler
  ders saati
  cevaplar
  GaZeTe okuyalım
  Doğum günü
  mükemmel oyun
  Rüya tabirleri
  Din ve Ahlak
  hesap makinası
  İngilizce Türkçe sözlük
  canlı tv
  Burçlar
  top 10şiir
  Hayvanlar alemi
  süper lig heyecanı
  ATATÜRK
  mısır piramitleri
  KKomiKK

Hayvanlar hakkında bilgi

Hayvanlar genellikle yer değiştirerek hareket eden, organik maddelerle beslenen, içgüdüleriyle hareket eden akıldan yoksun canlılar. Bugün bir milyona yakın hayvan türü bilinmektedir. Amip gibi gözle görülemeyecek kadar küçüklerinin yanısıra fil ve balina gibi dev yapılı olanları da mevcuttur. Çevremizde hergün kaşılaştığımız kedi, köpek, at ve kuşlar, hep omurgalı canlılardır. ...

');
Hayvanlar ( Latince; ''anima''dan türeyen ''animalia'' (çoğulu); yaşayan ya da ruh anlamında); biyolojik sınıflandırmada Metazoa ya da hayvanlar alemi olarak bilinen büyük canlılar grubudur. Genellikle çevrelerine uyum sağlayan ve diğer canlılarla beslenen çokhücreliler alemidir. Vücutları, embriyonun bazı metamorfozlar geçirmesiyle gelişir. Ökaryotik çok hücreli organizmalardır. Genellikle yer değiştirerek hareket eden, organik maddelerle beslenen, içgüdüleriyle hareket eden akıldan yoksun canlılar. Bugün bir milyona yakın hayvan türü bilinmektedir. Amip gibi gözle görülemeyecek kadar küçüklerinin yanısıra fil ve balina gibi dev yapılı olanları da mevcuttur. Çevremizde hergün kaşılaştığımız kedi, köpek, at ve kuşlar, hep omurgalı canlılardır.

Biyologlar her ne kadar bitkilerle hayvanları birbirinden ayıran bazı özellikler saymışlarsa da, bunları birbirinden ayırmak oldukça güçtür. Hele mikroskobik olan bitki ve hayvanlar incelendikçe zorluk daha çok artar. Hayvanlar besinlerini bulmak, barınmak ve düşmanlarından kaçmak için hareket ederse de, sünger ve mercanlar hayvan oldukları halde yer değiştirmezler. Su yosunu gibi bazı bitkiler ve üreme hücreleri hayvanlar gibi hareket ederler. Yeşil renkli bitkilerde klorofil maddesi bulunursa da bir hayvan olan yeşil hidrada da vardır. Mantar gibi bazı bitkilerde ise klorofil hiç bulunmaz. Bitkiler besinlerini kök gibi dış organlarla alır. Kabuklulardan olan sakkülina hayvancığı da besinlerini köke benzer organlarıyla alır. O halde hayvanların çoğunun besinlerini ağız ve sindirim aygıtlarıyla alması, ayrıca bir fark olamaz. Hayvanlarda sinir sistemi bulunur. Bitkiler bundan mahrumsa da amip gibi bir hücreli hayvanlarda da sinir sistemi bulunmaz. Hayvan hücrelerinde selüloz zarı bulunmaz. Bununla beraber birçok su yosunlarının üreme hücrelerinde de yoktur. Hayvanlarda büyüme sınırlı, bitkilerde sınırsızdır. Sınırsız büyüme, ancak gelişmiş bitkiler için geçerlidir.

Hayvanların organ ve vücut yapıları yaşadıkları ortama uygun olacak şekildedir. Suda yaşayanların vücutları mekik gibidir. Vücutlarında kıl ve tüy bulunmaz. Çoğu solungaç solunumu yapar. Kara hayvanlarının vücutları kıl veya pullarla örtülü olduğu gibi kuşlarda da kanat ve tüyler bulunur. Çoğunun rengi yaşadığı ortama uyum sağlar. Düşmanlardan gizlenmek için bukalemun gibi renk değiştirenleri de vardır. Deniz hidrası, sünger ve mercan gibi bazı hayvanlar tomurcuklanma ile ürer. Balık, kurbağa, semender, kertenkele, yılan, timsah, kaplumbağa, kuş yumurtlayarak çoğalırlar. Memeli hayvanlar ise, yavrularını doğururlar. Evcil hayvanların çoğunu memeliler veya kuşlar teşkil eder.

Her hayvanın düşmanlarından korunacak, avını yakalayacak silahı vardır. Boynuz, çifte, pençe, gaga, diş birer savunma organı olduğu gibi yılan ve akrepler de zehirlerini avlanma ve korunmada kullanırlar. Mürekkep balığı ve ahtapotlar da, tehlike anında mürekkep kesesinin salgısı olan siyah bir boyayı suya püskürtürler. Böylece düşmanlarıyla aralarında bir boya perdesi meydana getirirler. Salgıladığı boyanın hasmına verdiği şaşkınlıktan istifade ederek de hızla oradan uzaklaşırlar. Afrika çekirgesi, düşmanına karşı köpüklü kimyevi bir sıvı fışkırtır. Benzer bir mekanizma bombardıman böceklerinde de görülür. Arka kısmında bulunan namluya benzer organını istediği tarafa çevirebilir. Büyük bir gürültüyle patlayan namludan 100°C sıcaklığında bir sıvıyı düşmanına fışkırtır. Kokarcanın kokusuyla pislenmiş bir hayvan, avlanmakta zorluk çeker. Avları, kokusunu uzaktan duyduğundan kaçarlar. Kokusu haftalarca çıkmaz. Açlıktan ölme tehlikesi geçirir. Bir daha kokarcayla karşılaşınca kaçmayı tercih eder. Amerika kıtasına mahsus olan mufit, gayet pis bir koku yayar. Bunun fışkırttığı sıvı kokarcanın sıvısından daha tehlikelidir. Çünkü insan vücuduna temas ettiği yerlerde gayet şiddetli bir iltihap ve ızdırap meydana getirir.

Vücud ısıları çevreye ve faaliyetlerine bağlı olarak değişen hayvanlara soğukkanlı veya değişken ısılı (poikilotherm); buna karşılık vücut ısıları sabit olanlara ise, sıcakkanlılar (homoiyotherm) denir. Kuş ve memeliler sıcakkanlıdır. İnsan da sıcakkanlı olup vücut ısısı 37°C’dir.

Bazı sıcakkanlı hayvanların vücut ısısı (°C hesabıyla): At: 37,7, balina: 36,7, güvercin: 41-43, inek: 38,5-39,5, kedi: 38-39,5 serçe: 44, şahin: 40.

Bazı hayvanların normal ömrü: Adatavşanı: 50 yıl, arslan: 35 yıl, asya fili: 70 yıl, at: 40-60 yıl, ayı: 25-30 yıl, devekuşu: 70 yıl, dev kaplumbağa: 150-200 yıl, eşek: 60-106 yıl, kargalar: 100 yıl, karaca: 15 yıl, kanarya: 34 yıl, leylek: 70 yıl, sazan: 100 yıl, papağan: 60-100 yıl, turnabalığı: 100 yıl.

Tarihçe

İnsanoğlunun isim kullanmaya başlaması sistematiğin başlangıç noktası olarak kabul edilir. MÖ 383- 322 yıllarında Aristo "hayvanlar yaşam şekillerine, hareketlerine, vücut yapılarına, alışkanlıklarına göre sınıflandırılabilir" diyerek bu bilimin temelini oluşturur. Bu düdşünce 2000 yıl sürmüştür. 1627- 1705 yıllarında John Ray sınıflandırmada doğal sistemi ileri sürmüştür. Linne yazdığı Systema Natura adlı kitabıyla zoolojik nomenklatürün başlangıcını oluşturmuştur. Linne'nin çalışmaları birçok sistematikçiyi etkilemiş, hatta bir sonraki yüzyıla da damgasını vurmuştur. Bu nedenle Linne taksonominin babası olarak kabul edilmiştir. 100 yıl sonra Charles Darwin evrim teorisi ile tüm çalışmaları etkilemiştir. 1866'da Haeckel'in filogenetik ağaç sistemi sistematikçilere yararlı oluştur. Bu dönem taksonominin en önemli periyodu olmuştur. Hergün yeni cinsler, takımlar ortaya çıkmıştır. Daha sonraki yıllarda sadece türler düzeyinde alışmalar yapılmıştır. Mendel kanunlarının bulunmasıyla önce genetiğin, sonra populasyon genetiğinin gelişimi gerçekleşmiş, günümüzde sistematik çalışmalarda moleküler düzeye inilmiştir. Günümüzde tanımlanmış ve sınıflandırılmış 1.350.000 tür olduğu bilinmektedir. Bunların 1.300.000'ini omurgasızlar oluşturmaktadır. Geri kalan fosillerle birlikte 65.000 tür Chordata şubesinde incelenmektedir. Günümüzde yaşayan yaklaşık 43.000 kordalı bulunmaktadır. Bunun 42.000'i Vertebrata'ya, 1000 kadarı da ilkel kordalılara aittir.

Hayvanlar aleminin Sınıflandırılması

İlim adamları bir milyona yakın hayvan çeşidi keşfetmişler ve daha da yenileri keşfedilmektedir. Hayvanların sayıları da türden türe değişir. Hayvanlar hemen hemen dünyanın her yerine yayılmışlardır. Kutuplardaki buzullardan ekvator bölgelerine, basıncın insanın dayanamayacağı kadar yüksek olduğu okyanus diplerinden atmosfer yoğunluğunun çok az olduğu yüksek dağların zirvelerine kadar her yerde yaşarlar.

Hayvanların büyüklükleri de oldukça değişiktir. İnsan akyuvarlarının içinde yaşayan hayvanlar ve 30 metreden büyük balinalar vardır.

Sistemli bir metodla hayvanların sınıflandırılması, onların incelenmesinde büyük kolaylıklar sağlar. Böylece yeni keşfedilen türler, bilinenlerle olan münasebetine göre uygun bir sınıfa konur.

Hayvanların ve bitkilerin hususiyetlerine sahib olan bazı canlılar vardır ki, bunların sınıflandırılması zordur. Bunlardan bir tanesi bir tatlı su canlısı olan öğlenadır. Kamçısı ile suda hareket edebilir. Fakat bu canlı klorofil maddesi ihtiva eder. Bundan dolayı öğlenayı botanikçiler bitki, zoologlar hayvan olarak kabul eder. Kış uykusuna yatan, göç eden, geviş getiren, elektrik ve ışık üreten çeşitli hayvan grupları vardır. Mevsimlere bağlı olarak renk değiştirenler, kilerlerinde kışlık yiyecek depo edenler, köle kullananlar da mevcuttur. Ayı gerçek manada kış uykusuna yatmaz. Kırlangıç ve leylekler soğuklar yaklaşınca sıcak ülkelere göç eder. Koyun, keçi, deve gibi hayvanların mideleri birkaç bölmeli olduğundan geviş getirerek besinlerini ikinci bir öğütmeye tabi tutarlar. At geviş getirmez. Gelincik, avlarını felçleştirerek canlı olarak kilerlerinde depolar. Bugün halen keşfedilememiş yüzlerce hayvan türü vardır.

Hayvanlar Alemi

1. Omurgalılar

a. Memeliler

b. Kuşlar

c. Sürüngenler

d. Amfibyumlar

e. Balıklar

2. Eklembacaklılar

a. Böcekler

b. Örümcekler

c. Çok ayaklılar

d. Kabuklular

3. Yumuşakçalar

a. Kafadanbacaklılar

b. Karındanbacaklılar

c. Yassı solungaçlılar

4. Derisidikenliler

a. Denizkestaneleri

b. Denizyıldızları

c. Yılanyıldızları

d. Denizhıyarları

e. Denizlaleleri

5. Solucanlar

6. Selentereler (Sölentereler)

7. Süngerler

8. Bir Hücreliler

a. Kökbacaklılar

b. Kamçılılar

c. Haşlamlılar

d. Sporlular

Hayvanlarda yavru sevgisi:

Hayvanlar yavrularına hiçbir zarar vermeden, tahriş yapmadan uzak yerlere götürebilirler.

Yarasalar emin yer bulana kadar 2-3 gün yavrularını sırtlarında taşırlar.

Aksilokop adlı böcek yumurtladıktan hemen sonra ölür. Yavrusunu hiç görmez. Buna rağmen yumurtadan çıkacak yavrusuna gösterdiği ihtimam dikkate şayandır. Yavrusu bir sene gıdasını temin edecek yapıda yeteneğe dahip değildir. Bundan dolayı anne, bir ağaç parçasında uzunca bir oyuk meydana getirir. Çiçek yapraklarını ve bazı yumuşak dalları buraya doldurmaya başlar ve oraya bir yumurta bırakır. Sonra ağaçtan çıkardığı tozları hamur haline getirip tavan yapar. Bundan sonra başka bir yuva yapmaya koyulur. Buraya bıraktığı yiyecekler bu yavruya tam bir sene yeter.

Eşek arısı toprakta kazdığı çukura yumurtasını bırakmadan evvel avladığı hayvanları da yumurtanın yanına bırakır. Sonra üstünü örter.

Yapılan bir araştırmada, bir serçenin yeni çıkmış yavrusuna gıda aramak için 700’den fazla sefer yaptığı tesbit edilmiştir.

Yavrularının kaybolması üzerine hayvanlardaki hüzün, insanlardan daha çok olduğu tahmin edilmektedir.

At, yavrusu öldüğünde acı acı kişner, gözlerinden yaşlar akar, cesedinin başına kimseyi yaklaştırmaz. Gömdükten sonra başında bekler. Yemeden içmeden kesilir. Bazılarında bu üzüntü ve keder, ölümle neticelenir.

Tavuk, kaz, köpek gibi hayvanların yavrularını vermemek için insanlara saldırdığına çok sık rastlanır.

Yaban domuzu avında, domuzlar, yavrularını bırakıp kaçmıyorlar, bilakis yavrularını burunları ile iterek kaçmalarını sağlıyorlar.

Kangurunun tehlike görünce yavrularını karnındaki torbaya doldurup kaçtığı bilinmektedir.

Memeliler yavrularıyla saatlerce neşe içinde oynarlar.

Hayvanlarda haberleşme:

Hayvanlar, aralarında haberleşmek için çeşitli usuller kullanırlar. Bu bazan sesle, bazan hareketle, bazan da koku, renk veya ışık sinyalleriyle gerçekleşir. Hayvanların bir kısmı bir çeşit mors alfabesi ile konuşur. Birçok balık türü de yaydıkları elektrik sinyalleriyle haberleşirler. Pekçok sayıda tatlı su balığı zayıf elektrik sinyalleri yayar. Bunlarla karanlıkta yollarını bulur ve birbirleriyle haberleşirler. Yaşayan hayvan çeşidi kadar lisan çeşidi mevcuttur. Her hayvan türü, kendine has bir dil ile anlaşılır.

Sinyali alan hayvan, bunun hangi anlama geldiğini anlayarak harekete geçer. Haberleşmenin aynı cins hayvanlar arasında olması, kısa ve öz olması önemlidir. Haberleşmede sinyaller; cinsel çağrı, korunma, rakibini tehdit etme, birbirini tanıma, besinin yerini bildirme, tehlikeyi haber verme gibi maksatlarla kullanılır. Böceklerin çoğu, vücudun eğe şeklindeki bir kısmını cisme vurarak, kas yardımı ile bir zarı titreterek ses çıkarırlar. Ateş böceği gibi hayvanlar da ışık sinyalleriyle haberleşirler.

Son zamanlara kadar balıklar dilsiz sanılırdı. Fakat yapılan araştırmalar birçok balığın yüzgeçleri, dişleri, kemikleri, yüzme keseleri, solungaç veya kaslarıyla ilginç sesler çıkardığını gösterdi. Amazon Nehrinin sularında kuşlar gibi cıvıldayan, trampet çalan, tabanca ateşi veya köpek hırlamaları gibi sesler çıkaran balıklar vardır. İşitme organları “labiren” denen bir kapsül içinde bulunan iç kulaktan ibarettir. Bununla sudaki ses titreşimlerini işitirler.

Kuzusunu kaybeden koyun, meleyerek yavrusunu arar. Geyikler bir tehlikenin varlığını ayaklarını hızla yere vurarak arkadaşlarına duyururlar. Tavşanlar da, kızgınlık veya alarm işareti vermek için arka ayaklarını sertçe yere vururlar. Yunuslar, su altında çeşitli sinyaller çıkararak haberleşirler. Kuşların çoğu öterek, leylek gagasını takırdatarak hemcinsleriyle anlaşır. Miyavlamak, kişnemek, havlamak, böğürmek çeşitli hayvanların lisanıdır. Kunduzlar, geniş ve yassı kuyruklarını tehlike durumunda suya çarparak çıkardığı seslerle arkadaşlarını uyarırlar. Bir geyik, kuyruğunu aniden kaldırıp beyaz kısmını göstererek yavrusuna “Beni takip et!” demek ister. Tropik bölgelerde yaşayan “ağaç karıncaları”, ağaç kabuklarına ve yapraklara vurmak suretiyle ağaçtan ağaca birbirleriyle konuşurlar. Ağaç galerilerde yaşayan böcekler başlarını sert zemine vurarak haberleşirler. Eski mobilya ve ahşap eşyalarda bazan koro halinde başlarını vurmaya başlarlar. Gecenin sessizliğinde hastaları ürkütürler.

 
Bugün 7 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol